30 Ocak 2017 Pazartesi

Atatürk'ü Anlamak





Atatürk, 1933 yılında, Cumhuriyetin 10'ncu yılı kutlamalarında; “Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur, müttefikimizdir. Fakat yarın tıpkı Osmanlı ve Avusturya-Macaristan İmp. gibi parçalanabilirler. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. İşte, o zaman, Türkiye ne yapacağını bilmelidir… Dostluğumuz dairesinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Manevi köprüleri sağlam tutarak hazırlamak lazımdır. Dil bir köprüdür. İnanç bir köprüdür. Tarih bir köprüdür. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli.” demiştir.

Bu çerçevede Atatürk'ün Türk'e olan sevgisini bilen Özbek-Türk Liseleri Genel Müdürlüğünce Özbekçe  yayımlanan “Türk Halkının Büyük Evladı” adlı eser, Özbekistan Cumhurbaşkanı islâm Kerimov’un şu önsözüyle başlamaktadır; “Sadece kardeş Türk halkının değil, tüm Türk halklarının büyük evladı ve gururu olmuş Mustafa Kemâl Atatürk 29 Ekim 1923’te devletin yeni yönetim biçimi olan Cumhuriyeti ilan etti. Tüm alanlarda reformlar yaptı. Reformların amacı, ulusal geleneklere zarar vermeden ülkeyi, dünyanın ileri ülkeleri düzeyine çıkarmaktı. Eserlerinde, konuşmalarında yaşamın tüm alanlarındaki gelişmeleri analiz etmiş, uzun dönemli önlemler ve yapılması gerekenleri açıkça belirtmiştir."

Kitabın; 
İlk bölümünde “Mustafa Kemâl Atatürk’ün yaşamı, ilkeleri ve reformları”,
İkinci bölümde “Nutuk” dan 1919-1924 yılları arasındaki olaylar,
Üçüncü bölümde Atatürk’ün demokrasi, devlet, inkılâp, dış politika, din, eğitim, ekonomi, kadın, basın konularındaki görüşleri,
Dördüncü bölümünde ise ABD, Fransa,İngiltere, Irak, İran, Pakistan, Endonezya vb. ülkelerin devlet adamları ile politikacılarının Atatürk ile ilgili görüşleri yer alıyor.Tüm değerlendirmelerin ortak noktası ise, "Atatürk’ün 20. yüzyılın en büyük devlet adamlarından biri olduğu"dur.

Özbekistan'da 22 Nisan 1998 tarihli gazeteler ise; “Atatürk ismi bizim buralarda yeterince tanınmadı. Ancak, Amerika’dan Almanya’ya, İngiltere’den Fransa’ya, İran’dan Pakistan’a, yani eski Sovyetler Birliği halkları dışında, dünyanın tüm insanları tarafından O, ülkü bir isim olarak tanınıyor. Türk halkı, büyük hizmetlerinden dolayı ölümünden önce O’nu Türk’ün atası, yani Atatürk (1934) olarak adlandırdı. Atatürk giderek gerileyen ülkeyi kurtardı. Onun amacı, Türkiye’yi çağdaş, ileri bir kültür düzeyine ulaştırmaktı. Atatürk, batının deneyimlerine dayandı. Ama Türklüğü inkar eden, ulusçuluğa zarar veren düşünceleri kabul etmedi. Ulusal kalkınmada, çağdaşlıkta batıyı bir araç olarak gördü. Türkiye’yi gelişmiş ülkeler arasında görmek onun arzusuydu. 

Yeni Türk devletinin esaslarını belirledi, yeni bir yoldan götürdü, işte bu ulu insan adına yazılan kitap “Türk Halkının Büyük Evladı Atatürk” adıyla ilk kez Özbekçe’ye çevrildi.” ........ “En ilginç noktalardan biri de, 20. yüzyılda totaliter rejimin kurucusu olan Lenin ve onun ardından gelen Kruscev, Kosigin gibi isimler de Mustafa Kemâl’den övgüyle söz ediyorlar. Ne yazık ki Atatürk’ün özgürlük, ulus-severlik konusundaki görüşleri bizden gizlenmiştir.

20’li ve 30’lu yıllarda Özbek halkının asıl ulussever kişileri “ulusçu”, “yabancı ülke ajanı”, “Pan-Türkist” gibi siyasi suçlarla birlikte “Kemalci”, “Atatürkçü” diye hapse atıldılar. Fakat bağımsızlıktan sonra bu suçlamaların asıl anlamı ortaya çıktı. Tutuklanan kişilerin vatansever, ulussever oldukları anlaşıldı.” diyen yazılar yer aldı.

Sonuç olarak; Atatürk, hiç bir zaman tarihi köklerinden kopmadı, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumları'nı da bu maksatla kurdu. Bu yazının konusu olan kitap dışında herkesin malumu olduğu üzere, Türk ulusu ile savaşmış olsun, olmasın diğer devletlerin politikacıları, yazarları, sanatçıları da kendisi hakkında çok miktarda kitap yazmış ve övgü dolu sözler paylaşmıştır.
Tüm bunlara rağmen biz O'nu yine anlamadık.. Saygılarımla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.