Balkan Savaşı sonrası yaşanan yenilgi sebebi ile bölgeyi terk eden bir kısım Türk halkı ile yeniden tertiplenme ihtiyacındaki birlikler, 1914 yılı başlarında İstanbul'a, göç ve intikal ediyorlardı. Yaşanan bu yoğunluk sebebi ile gelenlerin iskanını sağlayacak yer kalmamış, sivil-asker kişilerin bir kısmı Ayasofya, Sultan Ahmet, Şehzadebaşı ve Eyüp Camilerine yerleştirilmişler, yer bulunamayanlar ise İstanbul Ahalisinin evlerine dağıtılmışlardı. Soğuk ve korkulan hastalık tifüs en büyük sorunu oluşturuyordu. Askerde, Balkan Savaşı'nın yorgunluk ve noksanlıkları gözle görülür boyutta idi.
Teçhizat eksikliği bir yana, açlık ve sefalet sebebi ile yorgun düşmüş askerin potinleri delik, büyük çoğunluğunun kaputu, eldiven ve çorapları yoktu. Şehirde yoğunluğu azaltarak asayişi temin etmeye çalışan hükümet, askerlerin takviye edecekleri birlikleri belirliyor ve bekletmeden sevk ediyordu. 3'ncü Ordu bölgesini takviye edecek birlikler, İstanbul'dan gemi ile Trabzon'a taşınıyor, oradan karayolu ile ve yaya olarak Gümüşhane, Bayburt, Erzincan ve Erzurum istikametinde intikal ediyor, daha sonra 3'üncü Ordu birliklerine dağılıyorlardı.
Olumsuz kış ve çevre şartlarında 300 km. civarında gerçekleştirilen bu intikalde, yetersiz iaşe, eksik ve onarıma muhtaç teçhizat sebebi ile, daha, Erzurum'a ulaşmadan kayıplar verilmeye başlanmıştı. Buna bir de Ermeni çeteleri ile haydut ve kaçakların yaptığı saldırılar da eklenince zaiyatın her geçen dakika daha da artıyordu.Erzincan'a ulaşıldığında, farklı bölgelerden gelen diğer takviyelere de elbise ve teçhizat verilemediği, mahalli kıyafetler ile eğitime alındıkları, bazı askerlerin üzerinde ise yazlık üniforma ve feslerin bulunduğunun görülmesi moralleri iyice bozmuştu. Silah, mühimmat ve süvari birlikleri için at ihtiyacı ise ayrı bir problem sahası idi.
3'üncü Ordu'nun bildirdiği bu ihtiyaçları karşılamak için yüklenen Bezmialem, Bahriahmer ve Mithat Paşa nakliye gemileri, Donanma K. nın dahi bilgisi olmadan Enver Paşa'nın emri ile koruma sağlanmadan Bandırma'dan Trabzon limanına hareket ettirilmiş, gemiler 6 Kasım 1914 günü Rus gemilerince batırılmış , ikmal maddeleri ile birlikte takviye için gönderilen iki Alay asker de sulara gömülüp Şehit olmuştu. Bu esnada, Rus kara birliklerinin Erzurum istikametinde Köprüköy'e doğru geldiği haberinin alınması ise askeri derinden etkilemişti.
Bu gelişmeler üzerine, Enver Paşa, ihtiyaçların ve birliklerin yerinde incelenmesi için Erkanı Harbiye'de görevli sınıf arkadaşı Yarbay Hafız Hakkı'yı 3'ncü Ordu bölgesine görevlendiriyor ve sonrasında ondan aldığı; "Bu mevsimde yollardan hareket mümkün. Kolordu ve Ordu K. ları yeter derecede azim ve cesaret sahibi değiller, böyle bir taarruza da taraf değiller. Bu harekatın icrası için rütbem tashih edilir ve görev bana verilirse, vazifemi tereddütsüz yaparım." şeklindeki rapor üzerine kış harekatına karar veriyordu.Bu rapor sebebi ile Yarbay Hafız Hakkı ise Albay' lığa terfi ettirilerek 10'uncu Kolordu K. oluyordu.
Bu arada, Enver Paşa, kızdığı 3'ncü Ordu K. Hasan İzzet Paşa'nın görevini Mareşal Liman von Sanders'e teklif ediyor ancak Alman General'in teklifi geri çevirmesi üzerine harekat planını kendisi yapıyor ve yönetiyordu. -45 derecede uygulanacak plana göre; 9'ncu Kolordu, Sarıkamış istikametinde taaruz ederken, Albay'lığa terfi ederek 10'ncu Kolordu K. olan Hafız Hakkı, Kolordusu ile, Oltu üzerinden devamla Allahüekber dağlarını aşacak ve Rus Ordusunun Sarıkamış'ta kuşatılmasına destek verecekti. 11'nci Kolordu ise aldatma harekatı icra edecekti.
Savaş, Albay Hafız Hakkı'nın ihtiras ve yalanları ile Enver Paşa'nın söylediği iddia edilen ve kulaktan kulağa yayılan; "Ayağınızda çarık, sırtınızda palto olmadığını gördüm. Başarı giysilerle değil cesaretle kazanılır. Düşman sizden korkuyor. Allah'ı unutmayarak ileri atılınız. Kafkasya dağlarındaki babalarımızın ruhunu sevindirin. Mutluluk, ün ve onur ileride, aşağılama, yoksulluk ve ölüm geridedir. " sözleri ile tarihteki yerini alıyor, sonuçta 32.000 Şehit, 15.000 yaralı, 13.000 kayıp veriliyor, ayrıca yöre halkı da Rus ve Ermeniler ile yerel çeteciler sebebi ile can ve mal kaybına uğruyordu.
İşte, Türk Millet'i ve onun bağrından çıkmış Türk Askeri'nin, en az Çanakkale Muharebeleri gibi binbir kahramanlık, yokluk, fedakarlık ve eziyet yaşadığı bu hazin harekat, facia şeklinde büyük bir yenilgi ile sonuçlanmıştır. Tabii ki "Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kandadır." Ve tabii ki "Vatan sağolsun." Ancak, yaşanmış her kayıp, her seviyedeki tüm katılımcılarla birlikte sebep sonuç ilişkisi içinde tarih ve hukuk önünde yargılanıp dersler çıkarılmadığı müddetçe, yeni kayıpların olması da kaçınılmazdır. Saygılarımla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.