31 Ocak 2017 Salı

Harem






Osmanlı sarayı Birun, Enderun ve Harem olmak üzere üç bölümden meydana geliyordu. Bunlardan birisi olan Harem ismi, arapça ‘haram’,yasak kelimesinden gelir. Ev, konak ve saraylarda genellikle iç avluya bakacak bir şekilde planlanan, hane kadınlarının yabancı erkeklerle karşılaşmadan günlük hayatlarını sürdürdükleri kısımdır.

Fatih Sultan Mehmet ile birlikte şehzadeler, yabancı hanedan mensupları ile evlenmeyi bıraktıklarından o tarihten sonra harem, hanedanın devamı için vazgeçilmez bir unsur haline geldi. Harem, azad edilen hanımlar içinden Enderun mektebinde yetiştirilen ağalarla evlendirilecek hanım adayları da yetiştirerek bir devlet aristokrasisi de oluşturuyordu. Haremin kurumsallaşması III'ncü Murat zamanında tamamlanmıştır.

Osmanlı sarayının cariye ihtiyacı, savaşta ele geçen esireler veya esir pazarlarından satın alınan kadın kölelerden sağlanıyordu. Katı bir hayat hem Harem’de hem de Enderun bölümünde esastı.Hareme gelen yeni kızlara acemi denilirdi. Bunlara, ilk olarak usta cariyeler tarafından terbiye, nezaket ve büyüklere karşı hürmet gibi edep ve ahlak kuralları bütün ayrıntılarına kadar dini ve pozitif bilim dalları uygulamalı olarak öğretilirdi.Harem’de okuma-yazma oranı çok yüksektir. Hatta birçok cariye, hizmetinde oldukları pek kabiliyetli olmayan bazı şehzadelerden daha iyi okuma-yazma bilirdi. Kızların kavgacılığı, muzır dedikoduculuğu, hele hafif tertip de olsa hırsızlıkları affedilmez, cezalandırılırdı.

Saray adabına dikkat edilmesi gerekir, dikiş-nakış, sofra hizmeti, musiki ve raks da öğretilirdi. İçlerinde hattat olanlar, hatta Hürrem Sultan gibi şaire olanlar da vardı. Harem’de yemek pişirilmez, mutfaklardan gelen yemekler Harem’in girişinde bir taş set üzerine bırakılır, dağıtılan yemek yendikten sonra kaplar temizlenerek gönderilirdi. ‘Valide Sultan Dairesi’, Harem’in reisi olan padişah annesinin bölümüdür. ‘İkbal’ yani gözde ve hasekilerin oturduğu bölüm ise küçük odalardan oluşurdu. Saraylı kızlar, ‘kırk merdiven’ denen alt bölümde yatar kalkarlardı. 

Girişte ‘Harem ağaları’ yer alır. Darüssaade Ağası’nın (Kızlar Ağası) dairesi ise daha yukarıdadır; orada bir kitabet ve muhasebe dairesi de vardır, çünkü Darüssaade Ağası sadece Harem hizmetkarlarının reisi olmayıp, aynı zamanda Padişah ve Valide Sultan adına Haremeyn vakıfları(Mekke-Medine’deki vakıflar)'nı da yönetirdi. Tanzimat’tan sonra ve bilhassa II. Meşrutiyet’te harem ağalarının rütbe ve yetkileri düşürülmüş, sayıları hayli azalmıştır. 

Harem'in kuruluş felsefesi ve uygulama alanları bunlar imiş. Ama, ya İmparatorluğun ileri dönemi ve sonrası? Saygılarımla. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.